7 Eylül 2008 Pazar

Ahmet abi'nin amerika anilari | Bruş li ile..

Abi arşivi... Sevgiyle, saygıyla, özleyerek.



Amerika Anılarım

....Buruş Lii

Sene bin dokuz yüz altmış bir

San Fransisko'dayım, sokakta ilizyon gösterileri yapıyorum, para kazanıyorum. Budist bi rahipten havaya yükselme numarası öğrenmişim, bi hareketle yerden beş santim yükseliyomuş gibi oluyorum millet şaşırıyo falan. Ama San Fransisko halkıo yıllarda toptan hippi, kafa dumanlı geziyolar, en dandik numarayı bile yiyiyolar. Bi gün acayip kafam bozuldu, aldım çantayı bohçayı otoyola. Bi araba durdu. Nereye gidiyosan beni de at dedim. Eyvallah, bastık Siyetıl'a geldik. Ben zıpladım Siyetıl'da indim.

Güzel memleket

Benim mide zil çalıyo, girdim bi Hong-Kong lokantası'na. İşte bu lokanta, benim rahmetli Buruş Lii ustayla ilk tanış tokuş olduğum mekandır. O yüzden tavsiye ederim, Siyetıl'a girer girmez sağdaki benzinliği geçince Chow'un Yeri Hong-Kong lokantası. Gidin, yiyin, beni hatırlayın.

Neyse ben içerde bi Hong-Kong usulü çekirgeli sarma söyledim onu yiyiyorum. Baktım garsonlar arasında bi kapışma çıktı, olay büyüdü. Baktım içerden, mutfaktan bi delikanlı geldi. "Nooluyo lan? Ne bu gürültü? Bi maymun çorba pişiremiyicek miyiz sessiz sessiz, anten herifler!" diye. Bunların, "sana ne lan, çizgi göz" demesiyle Buruş'un (sonradan öğrendim ismini cismini) bunlara havada dönerek girmesi bir oldu. Hatta nerdeyse daha önce oldu. Olayın nedeni sonucundan sonra gibi oldu, geldi bana hatta bi an. Hatta bi ara, "ulan galiba neden sonuç ilişkisi diye bişey yok, Aynştayn hata yapmış olmasın" diye düşündüm. Sonra baktım bunlar Buruş'un üstüne yirmişer otuzar gelmeye başladı. Ben de olaya ilgisiz kalmak delkikanlılığa sığmaz, deyip garsonlardan oluşan o sezyum bulutuna dalıverdim.

... Tabi girmemle çıkmam bir oldu. Hatta çıkmam girmemden önce oldu. Veya bana öyle geldi. Neyse efendim biz bunlan böylecene tanıştık, muhabbet ettik, doğu sanatlarından bahsettik, tütsü yaktık, alkol aldık falan. O gün öyle geçti, bi süre görüşemedik.

Sene bin dokuz yüz altmış üç

Waşington'da manavlık işine girdim, bi yandan da felsefi ortamları özlüyorum. Waşington Hal'indeki andavallılarla uğraşmaktan bezmişim. Ulan dedim madem bu kadar para yaptım, ne uğraşıyorum dedim yaa patlıcanla portakalla? Girerim bi üniversiteye, akademik ortamlara mis gibi takılırım. Süper manitalarla tanışırım, kitap okuru dedim. Baktım gazetelere Waşington Üniversitesi sınavla adam alıyo. Gittim Gung Fu (Kung Fu diil yanlış anlaşılmasın. Kung Fu ayrı) bölümüne yazıldım. Kalem, defter aldık. Üç ortalı harita metod (ne yazıcaksak, hayt hoyt mu yazıcaz?) dersliğe girdik, hoca gelicek, bekliyoruz. Hong Kong'lu bi herif gelicekmiş, çok süper herifmiş diye de muhabbet dönüyo arka sırada.



Derken, ulan içeri kim girdi beğenirsiniz?

Cevaplarınızı ahmetabi@sezy... Yok yok lan şaka, söyliicem. Buruş Lii girdi. Hoca Buruş Lii'ymiş meğerse. Adam hırs yapıp Waşington Üniversitesine Gung Fu hocası olmuş. Ulan bu beni görünce bi sevindi bi sevindi, biz hemen sarmaş dolaş olduk. Öğrenciler falan şaşırdı tabi. Neyse dersten sonra okulunkafesinde muhabbet koyduk. Bu Linda diye bi kızla evlenmiş, acaip mutlularmış. Böyle bi kaç ay bunla acayip keyifli derler yaptık, geyikler döndürdük. Bu arada da ben dört ayda kara kuşağa geçtim, ne öğretse kapıyorum. Uç diyo uçuyorum, kaç diyor kaçıyorum. Kafamla mermer kırıyorum, ayak parmağımla sivrisinek tutuyorum, ters parendeyle duvara tırmanıyorum, beton yiyiyorum, granit yalıyorum. Böyle acayip bi performans gösterdim.

Ben kara kuşağa geçtim, sertifikayı aldım, iki gün sonra öbür öğrenciler la lü yapmaya başladı. Torpil dönüyo, adam kayırılıyo falan diye şamata yapıyolar. İş büyüdü. Olay müdüriyete yansıdı tabi, bunlar da -tabi sonuçta orası da bi ticarethane- Buruş Lii'nin hesabını kesmek zorunda kaldı. Ulan ben bi gıcık oldum. "Takma kafana lan" dedi Buruş, "ben zaten sonbahara ayrılıcaktım, 4750. caddede bağımsız bi Gung Fu kursu kurmayı planlıyodum, bi ay erken oldu".

Bu kursu kurdu. Acayip de başarılı oldu, akın akın öğrenci geliyo, "hocam sizin hakkınızı yediler" diye. Arkasından bi kitap yazdı: "The Philosophical Art of Self Defens" (Türkçeye, "Hareket Çeken Hareketin Allaanı Görür Felsefesi" diye çevrildi). Sonra Linda'yla evlenip Oakland'a gitti, bi kurs daha açtı. E ondan sonrasını da hepimiz biliyoruz; gelsin filmler, gitsin diziler.

Peki Buruş Lii ünlü oldu da, tempra mı oldu? Buruş Lii hayatı boyunca asla tempra olmadı, en fazla toyota oldu mitsubişi oldu. Yetmiş üç senesinde, bi filminde dublör kullanmayıp, hızla gelen bi kamyonu kafa darbesiyle durdurma sahnesinde beyin kanaması geçirip ölene kadar her sene en az bi kere telefonla aradı. Hatta bi kere de Bayrampaşaya geldi, gezdik dolaştık.

Süper adamdı Buruş Lii.

Ahmet Abi

ABİ MP3'leri.:
20.2.2003
kırırrım.......... kuslar........ mikrop........ ne bu internet?......
onlar da............sibercan....... tirrr.....
--------------------------------
08.1.2003
alomikrosoff.mp3
........ bilgisayar.mp3 ........ caybahcesi.mp3 ...........

crash.mp3
........... inanmiyorum.mp3 ........ internet_kim.mp3 .........

Hiç yorum yok: